'Gazeteci Hayrettin Karaman' da kapatma gerekçesi
Savcılar iddianameleriyle, hakimler kararlarıyla konuşur. Ne yazık ki, bu evrensel ilke ülkemizde henüz oturmuş değil.
Örneğin bir savcı hükümete karşı 'basın bildirisi' yayımlıyor. Ya da bazı hakimler, Lenin pankartlı muhalefet gösterisine katılarak tepki gösteriyor. Hal böyle olunca tartışmalar rayından çıkıyor. Hukuk içinde değerlendirilmesi gereken bir konu, ister istemez yargının siyasallaşmasında düğümleniyor.
Bundan tam iki ay önce... Yargıtay cumhuriyet başsavcısı alışılmışın dışına çıkarak bir 'basın bildirisi' yayımladı. Bildiride, 'hak'larla ilgili tartışmaların ülkeye yarar getirmeyeceği, halkın bilinçleneceği ve sonra da çatışma çıkacağı vurgulanıyordu. Siyasi partilere öyle bir yol haritası çıkarılmış ki, o bildiriyi okuyanlar 'haftaya kalmaz kapatma davasını açar' demeden edemedi. Ve dava iki ay sonra açıldı. Savcının iddianamesi, yayımladığı bildirinin gazete kupürleriyle genişletilmiş hali gibi. Hukukçular, 'galelerle, gılelerle (dedi-kodu) iddianame yazılmaz' diyor. Keşke savcı kupürlerini aldığı haberleri google'dan da sorgulasaydı. İddianamedeki örnekler çelişkilerle dolu. Mesela sayfa 143'teki suçlama. TRT üzerinden kapatma gerekçesi üretilirken, 'Prof. Dr. Mim Kemal Öke'nin gazeteci Hayrettin Karaman ile yaptığı mülakat görülmüştür.' deniyor. Hayrettin Karaman bu ülkenin yetiştirdiği saygın İslam fıkıhçılarından biri. Alanında profesör. Ama siz onu, gazeteci Hayrettin Karaman diye tanımlıyorsunuz. Üstelik CHP, Karaman'ın katıldığı program hakkında daha önce suç duyurusunda bulunmuş. Savcı takipsizlik kararı vermiş.
İddianameyi okumadan destekleyenler, 367 tartışmasında olduğu gibi, yine Anayasa Mahkemesi üzerinde mahalle baskısı oluşturmaya çalışıyor. Özellikle bazı gazeteler, yüksek yargı üyelerinin çoğunun eski cumhurbaşkanı Sezer tarafından atandığına vurgu yapıyor. Başsavcı'nın da aynı şekilde görevlendirildiğinden hareketle, daha dosya görüşülmeden 'kapatma' sonucuna gidiyorlar. Bu yaklaşım mahkemeyi yıpratıyor. Mahkeme'nin saygın bir üyesini, onun bunun adamı şeklinde yansıtmak, o kişinin hukuk bilgisini yok saymak demek. Yargıçları, atayan isimlere göre değerlendirmek, halkın zihninde var olan 'Ankara'da hakimler var' güvencesini yerle bir ediyor. Umarız bu durumu Yüksek Yargı da görüyordur.